10 Ekim 2015 Cumartesi

Kardeş İle Kardeşcik Farkı

Üniversitede çok şey öğreneceksiniz derlerdi de bir türlü kastedilenin ne olduğunu oturtamazdım. Taa ki dersin dışında hayatın tüm gerçeklerini ve sahteliklerini öğrenene kadar. Yok canım bu kadarını da yapmazlar dediğim herşeyde tam olarak bu kadarı yapıldı aslında. Aklımdan geçirmeye utandığım cümlelerin dile gelecek hatta onlarca kişiye ulaşacak bir yazıya dönüşmesi ne utanç vericiymiş. Ama gel gör ki insanların ne kadar vahim bir duruma geldiklerini yazmadan anlatmadan da bilemezler ya. Bir zamanlar canım dediklerimin iyi ki varlar boyutundan bir hiçe dönüşme süreci anlatılıyor aslında. Ufak bir kar tanesi gibi yaşanılanlar. Ne kadar masum ve narin aslında. Tertemiz huzur dolu. Sonra bir kaç kar tanesi daha.. Sonrası mı? Kaçmaya vakit bulamadığın bir çığ oluverir karşında. Bir bakmışsın yok olup gitmişsin o bembeyaz kar taneleri arasında. Sahi ne diyordum hayat, insanlar, canım dediklerim ne de güzel kelimeler bir rüya olup sonra kabusa dönüşmeseler. Her yaşın bir güzelliği varmış. 21 yaşımın en güzel tarafı kardeş ile kardeşcik ayrımını yapabilecek seviyeye ulaşmam oldu. Kardeşim dediklerime mi yazık oldu yoksa kardeşcik olanı kardeş sıfatına koyan bana mı? Doğru yada yanlış yoktu kabullenilmişlik, içe bastırılmış, hoşgörülmüş şeyler vardı. Kendimi her eleştirdiğim noktada bir tık daha yukarı tırmandım. Sonrası malum asıl yüzler ortaya çıkınca aşağı bırakıverdim kendimi. Şimdi ne mi oldu? İğrenmişliğin getirmiş olduğu durumla kendimi değil asıl eleştirilmesi gerekenleri eleştirdim. Kocaman egolarıyla haksızlıklarıyla iki sevimsiz yüzleriyle karşımda belirdiler. Ah be canım dilin Amerika kalbin Suriye. Bir yanın hayal gibi bir yanın zehir zemberek yıkık dökük... Sever insanoğlu savaşı acıyı... Ben de sevdim yalan değil acıyı değil ama savaşı sevdim. Kim kazanıyor dersin? Hakkını yediğin atıp tutup yargıladığın kadın mı? Yoksa kendine boy aynasında bakıp kendini fazla mühim sanan o tek bir sıfata yerleştiremediğim kadın mı? Sahi kimdin sen? Eskiyi ben biliyorum gerçek sen kimdi? Ne için vardın? İyilik dünyasında kötülüğünle nasıl barındın?

25 Ağustos 2015 Salı

Hayat Eşittir Boşluk

Yine yeniden ben. :) Kuş gibi hafiflemiş halimle buradayım. Biraz daha zorlarsam hatta kanatlarım çıkacak falan. :)  Neden böyleyim anlatmak istiyorum bir an önce. Sadece umursamaz ve rahatım. Ve tabiki kaybettiğim özgüvenim yerine geldi. Ve şimdi doping almış sporcudan farksızım. O kadar enerjiden ne tarafa yöneleceğini şaşırmış her an patlamaya hazır bomba misali. Kötü şeyler olmuyor değil okulun uzaması kötü bir tatil falan...Ama ben ne yapıyorum dönüp bir geçmişe bakıyorum bir şimdiye bakıyorum meğer ne kadar içerliyormuşum hayret. Iyi ki kelimesi hiç bu kadar içten dökülmemişti dudaklarımdan. Iyiyim ya ben iyiyim ve mutluyum. Rahat olduğum kadar mutluyum. O birşey mi dedi bu şöyle mi söyledi aman ben ne dedim derdi yok. Tasasız yola devam ediyorum. :) Ben herşeye rağmen herkese rağmen mutluyum. Hissizleşmenin meyvelerini topluyorum şimdi birer birer. Önyargıyla yaklaştığım bir şeyden memnun duyuyorum bu sefer. Ah biz insanoğlu ne kadar basit yaratıklarız aslında. Hayatı ve hayatının amaçsızlığını anlayacağınız gün yeni bir başlangıç yapacaksınız. Sadece anı yaşayın. Yaşayalım. Hayat iyiliklerde ve sebepsiz mutluluklarda saklıdır.Insanlar eşyalar sadece koca bir boşluktan ibaret.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Ötesi Berisi Olmayan Şeyler

Bir arkadaşın blog üzerine konuşması ardından aa evet ben bir ara yazıyordum ya cümlesinden sonra evet buradayım! :) Düzenli yapabildiğim tek şey sıkılmak sanırım bu hayatta. Yine neler mi oluyor? Koca bir hiç yanlış olmaz galiba. Beni bir süredir tanımlayan şey ise boş bembeyaz bir sayfa. Temiz , doldurulmayı bekleyen yada karalayıp karalayıp atılan bomboş bir sayfa. Hayat çok mu zor yada insanlar mı bu kadar zorlaştırıyor cümlelerini kafamda evirip çeviriyorum bu sayfada. Ve bekliyorum karalayıp karalayıp atmak için değil onlarca güzel kelimelerle renklendirmek anlamlandırmak için bekliyorum. Neden ben derken buluyorum kendimi... Sonrası mı? Yanımda olması gereken insanlar zaten yanımda tripleri. Güçlü ol yargısı ne ara bu kadar işlendi de kafama bu kadar hissiz oldum bilmiyorum. İyi mi kötü mü tepki verememek açıkçası onu da bilmiyorum. Sanki en baştayım hiçbir şey olmamış hiç kimse hayatıma girmemiş gibi dimdik duruyorum. Laflar sözler kabullenilmicek yargılar neler neler... Ne kadar da yanlış anlaşılmışım meğer. Hayatım boyunca kabul ettiğim yargılar bir ok gibi bana çevrilmiş meğer. Yıllardır gurur duyduğun şeyin aksini adice adının bir köşesine koymuşlar meğer. Hayat bundan mı ibaretmiş? Yanlış tanımalar nankörlükler... İnsanların işine yaradığın kadar iyiymişsin bu hayatta. Hep güler yüzlü ol Didem. Mutlu ol Didem aman Didem oy Didem. Çok yanlış varmış da hayatımda ben görememişim meğer. Ve bir ders daha asla ne düşündüğünü sonuna kadar kimseye söyleme. Günü gelir tutunacakları dal o olur apışıp kalırsın bir köşede. Ben kim miyim? Kendime güvendiğim için eleştirilen,mutsuz olmadığım için aldığım bir kararda yarı yolda bıraktığım için küçümsenen,güvensiz, insanların hayatını mahveden ilişkisinde dominant olan ve dominant olduğu için de saçma sapan eleştirilere maruz kalan bir insanım. Kendi ayakları üzerinde duran sünepe olmayan her dediğine evet demeyen güçlü bir kadın isteyen erkekler ne ara bunu eleştirir olmuş onu da hala çözebilmiş değilim. Ben buyum! Ve ben karakterimle gurur duyuyorum! Onun bunun herhangi bir sıfata bile yakıştıramadığım insanların beni koyduğu yerin dışında bir insanım.

12 Temmuz 2015 Pazar

Yeni Başlangıçlar Yeni Sayfalar

Yine bir diyet kararı.. Umarım yine hüsranla sonuçlanmaz diyelim. O kadar sıkıldım ki artık ne yapsam ne yapsam diye düşünürken önce ders çalışmaya başlayıp yine Ebru Şallı ile sonuçlanan vahim bir gün daha. Olmuyor arkadaşım olmuyor yeni bir dizi yeni bir uğraş şunu yapayım bunu yapayım derken hepsi sıkılganlıkla sonuçlanan kararlar. Yok kararlıyım bu sefer olacak! Hem pazarteside değil ne de olsa. ;) ah gideyim bir yürüyüş yapayım sahilde derken bir bakıyorum nasıl oluyorsa yatakta buluyorum yine kendimi. Son bir ayda hayatım değişti. Öyle yada böyle değişmek mutlu olmak ve yoluma iyi şeylerle devam etmek zorundayım. Bizi biz yapan şeyler değil midir zaten kararlarımız? Vücudunu toplamakla başlıyor aslında insanın zihnini toparlaması. Geçiyorsun ayna karşısına napıyorum ben ya ben bu muyum demeye başlıyorsun. Sonrası bilindik şeyler ayrılık sonrası fiziğine yönelme evresi. Saçlar,makyajlar sonra kilo mu aldım ya ben göbeğim daha mı çok çıktı sanki gibi söylenmeler. Aslında diyet spor yada yeni uğraşların oluşma sebebi de bu değil midir? Sıkılganlık, yeni başlangıçlar ve mutsuzluk... Mutsuzluk demişken gelmesin akıllara şu soru bu kız mutsuz mu? Mutsuz değilim aslında sadece çok fazla değer sonrası oluşmuş yan etkiler diyelim biz buna. Sen mükemmel misin sanki gibi sorular var şimdi akıllarda. Hayır çok hata var 'hatam'... Ama yeni bir karar almışsanız ve güçlü olmak zorundaysınız akıllanmak zorundasınız. Şimdi akla gelen ilerde ben bunları yapmicam yapmamalıyım gibi şart cümleleri. 'Mutlu olmak istiyorsan aynı hataları yapmamalısın' . Geçmiş geçmişte kalır ve bu hayatta kimse sizden değerli değildir.  Ben bunu bilir bunu söylerim! :)

10 Temmuz 2015 Cuma

Ah O İlk Yazı

Evet o çok düşünülen ilk yazı... Aslında içindekileri boşaltmak için açtığın bir hesapta bu kadar düşünmek neyin nesi böyle. :) Bir anda aklıma gelen (yalnızlığımdan error verdiğim anlarda) ve büyük bir heyecanla açtığım hesabımda tatlı ve bir o kadar sert yazılarla düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 21 yaşındaysanız ve üniversitedeyseniz sanırım dokuz yaşındaki Cedric halt etmiş olmalı yanımızda. Evet ilk bölüm üniversite! Çalış çalış ve çalış sonra ne mi olsun gelsin yine alttan dersler. Yaş 21 ama ruhumu sorarsanız ben 40 derim şu aralar.  Ay lütfen lise bitsin artık üniversiteyi kazanalım kalabalık bir çevre gezmeler tozmalar ohh yaşasın. Ve bir facia... Lise bitsin üniversite sınavı başlasın.. Bir kaç saat ne umutlarla girdiğin sınav ve yine bir ters köşe. Ah be canım hayattan beklentini neden yüksek tutarsın ki bu kadar.. Neyse göründü mü sana ikinci sene tekrar sınav. girelim hadi. Eh işte geldi bir şeyler. Sonra ne mi oldu? Hayatta çok az şeyden pişman olmuş biri olarak tabiki mühendislik yazdığım için pişman değilim.( Düşündürdü tabi biraz bu cümle ama olsun.) Ee sonra mı geçti koskoca iki sene. Öyle yada böyle sevdim bölümü tabi. Ne kadar alttan dersim kalsada bakmayın siz buna sistem bozuk. ;) Ve şimdi yine ders. Yazın ne dersi olurmuş demeyin. Çatır çatır aldığımız haftanın iki günü ders olacak diye düşündüğümüz ama haftanın her günü ızdırap gibi olan YAZ OKULU. Evet millet tatilde evet aynen deniz güneş sahil.. Nefret ettim tatil kelimesinden...